Anadolu tarihindeki en farklı uygarlıklardan biri olan ve kökenleri Balkanlar olan Frigler’in tarih sahnesinde görünmesi M.Ö 750 yılına denk gelmektedir. Ancak Frigler, yıllar sonra geniş bir alanda egemenlik kuracakları Anadolu’ya M.Ö 1200’lü yıllarda gelmiştir. O tarihe dek boylar biçiminde bir yaşam sürmüşlerdir. Günümüzde Eskişehir, Afyon ve Kütahya’nın bulunduğu topraklarda yaşayan Frigler, aynı topraklarda yaşayan Yunan halkı üzerinde de büyük etki sahibi olmuştur. Bu etkileşim sonucundan Frig kültürü, Roma ve Yunan kültürü içinde kendisini barındırmıştır.
Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından kurulan uygarlıklardan biri olan Frigler, Anadolu’daki dağınık boylar ve düzensiz siyasi yapı nedeniyle ancak M.Ö 750 yılında siyasi bir birlik oluşturabilmiştir.
Başlangıçta Eskişehir, Afyon, Ankara ve Sakarya vadilerini içine alan bir bölgede yerleşen Frigler, sonraları Kütahya’dan Kızılırmak’a, Ankara’dan Denizli’ye dek olan bölgede güçlü bir uygarlık oluşturmuşlardır. Midas’ın Frig tahtına geçtiği ilk yıllarda ülkenin en önemli düşmanı Asurlar’dır. Midas, Asurlar’la barış yaparak Güneydoğu sınırlarını güvenceye aldıktan sonra batı ülkeleriyle dostça ilişkiler kurmaya yönelir (Batı Anadolu kentlerinden Kyme kralının kızıyla evlenir). Öte yandan fildişi tahtını Yunanistan’daki Delfoi Apollon Tapınağı’na armağan ederek Kıta Yunanistanı ile ilişkileri güçlendirir. Gordion’da yapılan kazılarda ele geçen Yunan çanak-çömlekleri bu ilişkilere ait diğer örneklerdir.
Güçlü bir uygarlık kuran Friglerin tarihi ve sosyal yaşamı ile ilgili bilgilerimiz ne yazık ki yeterli değildir. Bu konudaki ilk bilgileri antik yazarlardan öğreniyoruz. Tarihçi Herodot ile coğrafyacı Strabon’a göre Frigler, Avrupalı bir kavimdi ve Anadolu’ya gelmelerinden önce “Brigler” olarak anılıyorlardı. Friglerle ilgili bu yazılı kaynakları ve bölgedeki kazı sonuçlarını değerlendiren bilim adamları Friglerin, büyük olasılıkla MÖ 1200’lerde Trakya ve Boğazlar üstünden Anadolu’ya geldikleri, ilk yıllarda Trakya ve Güney Marmara Bölgesi’nde geçici yerleşim merkezleri kurduktan sonra Batı Anadolu’nun iç kesimlerine yayıldıklarını ileri sürmektedirler. Friglerin Anadolu topraklarında ilk siyasal birliği kurmaları MÖ 750 yıllarına rastlar.
Friglerin bilinen ilk kralı ülkenin başkenti Gordion’a adını veren Gordias’tır. Dağınık Frig topluluklarını siyasal bir birlik altına toplamayı başaran bu kral ve yaşadığı dönemin siyasal olaylarıyla ilgili bilgilerimiz yok denecek kadar azdır. Tarihçi Arianos’a göre Gordias Thelmessos’lu (Fethiye) bir kadınla evlenmiş ve Midas adını verdiği bir oğlu olmuştur. Midas Friglerin bilinen tek kralıdır (Araştırmacılar Frig krallarının hepsine Midas denildiğini belirtmektedirler). Midas’ın ünü kendi ülkesinin sınırlarını aşıp, Batı Anadolu kıyılarındaki Yunan kentlerine, hatta Kıta Yunanistanı’na dek yayılmıştır.
Frig coğrafyası temel olarak Orta Anadolu’nun kuzeyi ile Kızılırmak yayından, Konya bölgesine ve Tuz Gölü’ne
kadar uzanan yöre ile tanımlanabilir. Frigya’yı tam olarak tanımlayamamakla birlikte eldeki arkeolojik verilerle,
Batıda Lydia Bölgesi (Kütahya’ya kadar uzanır), Kuzeyde Samsun, Tokat Zile çevresi ve Güneyde Burdur ve Antalya’ya kadar uzanmaktadır. Hellenistik çağda “Frygia Epiktetos” olarak anılan “Küçük Frigya” Ankara çevresi, Eskişehir ve Afyon illerine doğru uzanan bir bölgedir. Yerleşimlerine baktığımızda, genel olarak Orta Anadolu Hitit yerleşmelerinin üst tabakasında Frig yerleşimleri görülmektedir. Sayabileceğimiz önemli yerleşimler şunlardır: Gordion, Pessinus, Yazılıkaya (Eskişehir), Kerkenes, Hattuşa, Pazarlı, Alişar, Alacahöyük, Kültepe ile Göllüdağ.
Tarih sayfalarında sıkça adı geçen kral Midas ise, yine bir Frig kralıdır. Midas ile güçlü dönemlerini yaşayan Frigler, Roma dönemine dek Anadolu’da varlığını sürdürmüştür.
YAZILIKAYA
Frigler’in Midas Anıtı olarak da bilinen Yazılıkaya, Eskişehir’e 80 kilometre uzaklıkta bulunan Han ilçesi sınırları içinde yer almaktadır. Frigler’in Ana Tanrıçaları olan Kybele için yaptıkları 17 metrelik yüksekliğe sahip olan Yazılıkaya, Frigler’in en önemli kült merkezidir.
Milattan önce 8. yüzyılda yapılmış olan bu anıt, Frigler’in gelişen mimarisinin bir doruk noktası olarak, üzerine inşa edildiği kayalarda büyük bir görkemle yer almaktadır. Tanrılarının yamaçlarda yaşadığına inanan Frigler, Yazılıkaya’yı kolay şekil verilebilen tüf kayalarından oluşan bir arazi üzerine kurmuştur. Frigler’in önemli bir dini merkezi olan Yazılıkaya’nın duvarları ise, Kybele için yaptıkları toprak levhalarla süslüdür. Anıtın ortasında ise Kybele’nin heykeli için ayrı bir alan da ayrılmıştır. Ancak bu heykel günümüze dek gelememiştir.
Milattan önce 8. yüzyılda yapılmış olan bu anıt, Frigler’in gelişen mimarisinin bir doruk noktası olarak, üzerine inşa edildiği kayalarda büyük bir görkemle yer almaktadır. Tanrılarının yamaçlarda yaşadığına inanan Frigler, Yazılıkaya’yı kolay şekil verilebilen tüf kayalarından oluşan bir arazi üzerine kurmuştur. Frigler’in önemli bir dini merkezi olan Yazılıkaya’nın duvarları ise, Kybele için yaptıkları toprak levhalarla süslüdür. Anıtın ortasında ise Kybele’nin heykeli için ayrı bir alan da ayrılmıştır. Ancak bu heykel günümüze dek gelememiştir.
MİMARİ
Frig mimarisi hakkında bilgi edinebilmek için tümülüs şeklindeki mezarlarda veya kayalar içine oyulmuş binalarda yapılan kazılardan elde edilen bilgileri kullanıyoruz. Frigler maden işçiliğinde çok ileri gitmişlerdi ve mimaride kullanılan malzemeyi işlemek için madenden aletler yapıyorlardı. Frigler yüksek yerlere korunaklı kaleler yaparlardı. Dörtgen şeklinde küçük evler bu kalelerin içinde bulunuyordu. Bu evlerin temelleri taştan, üst kısımları ise tahta hatıllarla desteklenmiş kerpiçten yapılmıştı. Ayrıca damlarıda ahşaptı. Boyalı kabartmalarla süslü toprak levhalarla çatı ve dış çephelerin bazı kesimlerini kaplamışlardı. Buralardaki resimler ve nakışlar Frigya sanatının Anadolu’da kökleşmiş geleneklerin, doğudan ve batıdan etkilerle geliştiğinin bir kanıtıdır.
Frig evlerinin MÖ. 8. Yüzyılda bazen taştan, bazen de tahta çerçeve kullanarak kaba tuğladan yapıldığı anlaşılmıştır. Bazı evlerin planı megaron tipindedir. Frigler kaya mimarlığında çok ileriydiler. Kayalar içinde odalar, hücreler, yüksek kademeli merdivenler, koridorlar ve sunaklar yapmışlardı. Kayalıkların içinde direkli ve alınlıklı binaları bulunan cepheler oluşturmuşlardı.Saray depoları ve hizmet yerleri ayrı yapılar halindedir. Bu yapıların bazılarının tabanı renkli taşlardan yapılmış mozaiklerle kaplıdır. Üzerindeki süslemeler, Anadolu’da bugüne kadar bilinen en eski mozaik süslemelerdir.
DİN
Yeryüzündeki birçok medeniyetin de tarihte benimsediği üzere, doğurganlık ve bereketi simgeleyen Ana Tanrıça inanışı, Frigler tarafından da benimsenmiştir. Ana Tanrıça inanışına göre şekillenen Frig dini, “Matar” olarak anılan ünlü bir tanrıçayı da içinde barındırır. Bu, Frig dinine dair elde edilen bilgilere göre ilk tanrıçadır; yazılı kayıtlarında rastlanıldığı üzere “Matar”, “Anne” (mother) anlamına da gelmektedir.
Anadolu’da önemli bir dini kült olan Kibele, Frig dininde de kendisine bir yer bulmuş ve yaşamaya devam etmiştir. Frig dinine göre dağlarda yaşadığına inanılan Kibele; genç kızların, doğanın, şehirlerin, bolluğun ve tarımın bir koruyucusuydu.
Frig dininin önemli merkezi ise günümüzde Eskişehir ilinin içinde yer alan, Yazılıkaya’dır. Frigler Yazılıkaya’ya bir çok kaya anıtı yapmıştır. Frig dini gereğince, başka uygarlıklarda olduğu gibi, Tanrıça Matar, kayalar arasına oyulan bir tapınakta kutsanmıştır. Güneş Tanrısı Sabazios ve Ay Tanrısı Men, Frigler’in önemli tanrılarından bazılarıdır.
MEZARLAR
Frigler ölülerini tümülüslere ya da kayalara oyulmuş mezarlara gömerlerdi. Soyuldukları için kaya mezarları mimari dışında bilgi vermezler. Yığma mezar tipleri, yani tümülüsler Frig ölü gömme geleneğini öğrenmemizde bize yardımcı olur. Bu tümülüslerin büyük bir bölümü Gordion’dadır ve sayısı 100’e yakındır. Gömülen kişinin önemine göre tümülüslerin yüksekliği 2-3 ile 60-70 metre arasında değişmektedir.
Bu ölü gömme tekniği birden ortaya çıkması bize tümülüs mezarlarının Frigya’ya dışardan gelmiş olduğunu gösterir ve bu teknik Arnavutluk ve Makedonya’da soylu kişileri gömmek için kullanılırdı.
Mezar odalarının ahşap yapıları çok ileri bir teknikle yapılmıştır. Ölüler önceleri ahşap sedirlerin üstüne yatırılır, MÖ 7. yüzyılın sonlarından itibaren Yunanistan’dan gelen etkiyle yakılırdı. Ölü ve ölünün armağanlarının bırakılmasından ve ahşap çatının kapatılmasından sonra, odanın üstü yığma bir tepeyle örtülür.
Toprağın mezar odasına yapacağı baskıyı en aza indirmek için odanın üstü moloz taşlarla kaplanır, bunun üzerine sulandırılarak bulamaç haline getirilmiş kil serilir ve daha sonra da kuru kilden tepe yığılmıştır. Altındaki nemli kilin iyice kurumasından sonra toprak kümesi yığılmış olmalıdır. Lidya ve Yunan mezarlarından farklı olarak Frig tümülüslerinin mezar odalarının yapımında taş yerine tahta kullanılması, yığma toprağın yayılmasını önleyen krepis duvarı ve mezar odasına geçit veren dromos kullanılmamasıdır. Büyük boy tümülüslerde mezar odaları ortada bulunurdu. Mezar soyguncularına önlem olarak alçak tümülüslerde bu odalar merkezden uzak yerlerde olurdu. Geniş halk kitleleri için gösterişsiz mezarlar kullanılırken soylular için kent dişında görkemli yığma mezarlar yapılırdı. Pazar halkı, ölülerini sırt üstü yatırarak kalenin içindeki mezarlara gömmüşlerdi. Boğazköy halkı ise ölülerini yakıp, küllerini küpler içine koyarak gömmüşlerdi. Boğazköy’lüler çocuk mezarı olarak vazo kullanmışlardır.
TÜMÜLÜSLER
Frigler ölülerini tümülüs adı verilen mezarlara gömerlerdi. Tümülüsler yığma mezar tipidir. Frig tümülüslerinde mezar odaları Yunan ve Lidya mezarlarından farklı olarak tahtadan yapılmıştır. Tümülüsler ahşaptan yapılma mezar odasının üzerine yığma toprak serilerek yapılır. Bu yığma toprağın mezar odasına yapacağı baskıyı azaltmak için odanın üstü moloz taşlarla kaplanır, bu katmanın üstüne bulamaç haline getirilmiş kil serilir ve bunun üstüne kuru kilden tepe yığılır. Gömülen kişinin önemine bağlı olarak tümülüslerin yüksekliği değişir. En alçak 2-3 metre, en yüksekleri ise 60-70 metredir. Mezar odaları büyük olantümülüslerde ortada, alçak tümülüslerde ise merkezden uzak bir yerde bulunur.
Frig tümülüsleri en çok Gordion ve çevresinde, doğudaki Frig yerleşim yeri olan Ankara ve çevresinde bulunur. Sayı olarak en çok tümülüs yaklaşık 100 tümülüsle Gordion’da bulunur. Gordion’dan sonra Yozgat yakınlarında bulunan Kerkenes’te 70 tümülüsve Ankara’da da 20 tümülüs vardır. Ankara’daki tümülüslerden biri şu anda Anıtkabir’in bulunduğu Rasattepe’dedir. Anıtkabir inşa edilirken buradaki tümülüsten çıkan eserler Etnoğrafya müzesinde sergilenmektedir.
Ankara’da, Gordion’dan sonraki ikinci büyük Frig nekropolü bulunmaktadır. Anıtkabir’deki tümülüsün mimarisinin Ankara’ya özgü olduğu söylenir. Ayrıca bu mezarlardaki maden işçiliğinin Gordion’dakinden daha niteliklidir.
DİL
Friglerin dilleri ve yazıları ile ilgili oldukça sınırlı bir bilgimiz var. Friglerin kendine has bir yazı sistemi vardır. Bu yazı sisteminin gelişimi tam olarak belirlenemese de Arami ve Ege yazı sistemlerinden etkilenerek meydana gelmişe benzemektedir. Bu yazı tam çözülememiş olmasına rağmen okunabilmektedir. Ancak “Ana Tanrıça” ya da “Midas” gibi çok bilinen sözcükler okunabiliyor.
Dilleri Balkanlar ve Thrak dilleriyle benzeşmektedir. Frig yazısı Eski Yunan, Lydia ve Lykia alfabesine benzer bir alfabeyle soldan sağa doğru yazılmaktadır. Frig yazısı elimize çok az geçmiştir. Bunların sayısı 50 kadardır. Bu yazılar büyük taş anıtlarda, sunaklarda, nişlerde ya da seramik malzemelerde çizme suretiyle yapılmış olarak görülmektedir; bunlar oldukça kısa yazılardır. Bulunan bu malzemelerle Frig yazısı tam anlamıyla çözülememiştir. Frig yazısının İonia ve öteki Yunan alfabeleri gibi Fenike alfabesinden geliştiği düşünülmektedir. Frig alfabesini milattan önce 5. yüzyıla kadar görüyoruz. Yunanca ile karışan Frig dili milattan sonra 3. yüzyıla kadar yaşamıştır.
BALLIHİSAR
Pessinus, ana tanrıça Kibele kutsal yerleşmesiyle “Rahipler Devleti” adını alan antik bir Frig yerleşmesiydi. Eskişehir’in Sivrihisar ilçesi yakınlarında bulunan Pessinus, Gökten indiğine inanılan şekilsiz taştan yapılmış kült Kibele heykeline ev sahipliği yapmaktadır.
Bergamalılar’ın egemenliği altında kalan kentte, Galatlar’ın saldırısına rağmen rahipler sınırlı bir özgürlüğe sahip olabilmişlerdi. Kenti beş Frigyalı ve beş de Galat rahiple birlikte bir baş rahip yönetiyordu. Roma senatosunun milattan önce 204 yılında Kibele’nin heykelini Roma’ya getirtmesi ve orada bir tapınağa bu heykelin yerleştirilmesiyle Pessinus büyük bir üne kavuştu. Augustus milattan önce 25 yılında, Galatia eyaletini kurunca, Pessinus Roma hakimiyetine geçti. Ön yüzleri kapıya benzeyen Geç Roma mezarlarının güzel örnekleri kentin nekropolünde bulunuyor.
Nekropol seremiklerine göre bu mezar taşlarının milattan sonra 3. Ya da 4. yüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır. Pessinus’taki tapınak değişik bir plana sahiptir. Uzun kenarlarında on bir sütun, dar kenarlarında ise altı sütun bulunan Peristasis Hellen tapınağının değişik bir uygulmasıdır. Bu tapınak aynı zamanda Hellen tapınakları gibi batıya bakmaktadır. Theatron işlevi gören ve yapıyla bağlantılı olan bir basamak sırası bulunmuştur. Bu yüzden burası Belçika’lı araştırmacılar tarafından tiyatro-tapınak olarak tanımlanmıştır. Ancak Ekram Akurgal bu basamakların Kibele kültü ile bağlantılı olduğunu düşünmektedir. Tapınağın mimari süslemesine bakarak, bu tapınağın milattan sonra birinci yüzyılın ilk yarısında yapıldığını anlarız.
GORDİAS
Friglerin başkenti Gordion’a adını veren ve burayı kuran Gordias, öküz arabasına bir kartal konana kadar Makedonya’da bir çiftçiydi. Gordias bu olayıkendisinin bir gün kral olacağının işareti olacağı yönünde yorumladı.
Bir efsaneye göre; dağınık durumda olan Frig’ler durumlarını bir kahine sormuşlar. Kahin onlara bir arabayla tapınağa ilk gelecek kişinin Frigler’in kralı olucağını söylemiş. Tapınağa arabasıyla ilk gelen kişi çiftçi Gordias olmuş. Gordias Frig’lerin yeni kralı olmuş, Gordion şehrini kurmuş ve burayı Frig’lerin başkenti ilan etmiş. Gordias’ın geldiği öküz arabası şehrin akropolünde, hiç çözülemeyen, Gordion Düğümü ile bağlı bir şekilde korunuyordu. Ancak milattan önce 333’te Büyük İskender kılıcıyla bu düğümü kesmiştir.
Tarihçi Arianos’a göre Thelmessos’lu (Fethiye) bir kadınla evlenen Gordias’ın Midas adında bir oğlu olmuştur. Friglerin bilinen tek kralı Midas’dır. Ancak araştırmacılar Frig krallarının hepsine Midas demektedir.
Tarihçi Arianos’a göre Thelmessos’lu (Fethiye) bir kadınla evlenen Gordias’ın Midas adında bir oğlu olmuştur. Friglerin bilinen tek kralı Midas’dır. Ancak araştırmacılar Frig krallarının hepsine Midas demektedir.
MİDAS
Frig tarihi dendiğinde akla gelen ilk kral olan Midas, çoğu zaman “kulakları” ile anılmıştır. Doğuştan itibaren orantısız ve büyük kulaklara sahip olan Midas’ın, kulaklarını krallığı döneminde halkından saklamak için başına bir şey geçirerek dolaştığı dönemin büyük bir söylencesiydi.
Midas’ın Gordion’da Frig Kralı olması ilginç bir tesadüftür. Frig Kralı Gordios’un ölümünün ardından kehanetler ortaya atılmaya başlanmıştır; bir sonraki kralın kim olacağına dair. Sonunda kahinler şehre arabayla giren ilk kimsenin kral olacağını söylerler. Midas ise ailesiyle birlikte göç etmekte iken, şehre kullanmakta olduğu arabayla girer ve o ondan itibaren Midas, yeni Kral’dır.
Trakya ve Yunanistan’dan göç edenlere topraklarında yaşama şansı tanıyan Midas, Frig tarihinde en güçlü zamanlarını yaşatan kral olarak yer almıştır. Midas’ın döneminde Frig toprakları genişletilmiş ve Orta Anadolu’nun hemen her yeri kaplanmıştır.
Bu güçlü devlet, Midas’ın hiç ummadığı bir baskına uğrar. Gordion, Kimmer baskınına dayanamaz ve harap olur. Yıkılmaz bir krallığa sahip olduğunu düşünen Midas, başına gelen bu olayla yerle bir olur. Kimilerine göre Midas boğa kanı içerek intihar etmiştir. Ancak mitolojinin aksine, pataloglar yarafından yapılan araştırmaya göre Midas başına aldığı bir darbe sonucu ölmüştür.
GORDİON
Gordion, Frig uygarlığının başkenti olarak tarihe geçmiştir. Sakarya Nehri ve Porsuk Çayı’nın birleştiği noktanın çevresinde kalan, günümüzde Ankara’nın Polatlı ilçesinin yakınlarında bulunmakta olan bölgedir. Adını, Frigler’in büyük kralı Gordios’dan almıştır. Gordion’un yer aldığı bölge, tarihte Asurlular ve Hititler’e de ev sahipliği yapmış bir bölgedir.
Gordion, yassı bir höyük şeklindedir. Kent, sürekli yıkılan ve üzerine yeni kerpiç evler yapılan bir höyük halindedir. Kentin, Milattan önce 8. yüzyılda yapılmış ve günümüze dek bir kısmı korunabilmiş, tarihi ve sanatsal değeri yüksek bir kapısı bulunmaktadır. Bu kapının her iki yanında ise kuleler yer almaktadır.
Gordion kentinin merkezi, saraylara ayrılmıştır. Saray yapılarını halkın yaşam alanından ayıran kerpiç duvarlar yer almaktaydı. Frigler, Gordion’a Milattan önce 9. yüzyılın ortalarına doğru bu bölgeye, birçok kaynağa göre Makedonya’dan göç ederek gelmiş, yerleşmiştir. Milattan Önce 7. yüzyılın başında Kimmerler’in saldırısına uğrayan Gordion, uzun bir süre Pers istilasında kalmıştır.
Gordion kentinin merkezi, saraylara ayrılmıştır. Saray yapılarını halkın yaşam alanından ayıran kerpiç duvarlar yer almaktaydı. Frigler, Gordion’a Milattan önce 9. yüzyılın ortalarına doğru bu bölgeye, birçok kaynağa göre Makedonya’dan göç ederek gelmiş, yerleşmiştir. Milattan Önce 7. yüzyılın başında Kimmerler’in saldırısına uğrayan Gordion, uzun bir süre Pers istilasında kalmıştır.
YIKILIŞ
Anadolu’da kısa bir süre egemenlik kuran Frigler, milattan önce 700 yıllarında Kafkasya üzerinden gelip önce Urartular’ı güçsüzleştiren daha sonra Kızılırmak’a kadar gelen Kimmerler tarafından yıkılmışlardır. Frig-Kimmer savaşı sonunda Kimmerler, Frigya’yı istila ederler. Kral Midas bu yenilgi sonucunda intihar eder. Kimmerler’in yaktığı Gordion kentinden kaçan Frig’ler, küçük beylikler halinde bir süre daha varlıklarını sürdürseler de daha sonra Lidya’lıların egemenliğine girerler.