Frigler




Anadolu tarihindeki en farklı uygarlıklardan biri olan ve kökenleri Balkanlar olan Frigler’in tarih sahnesinde görünmesi M.Ö 750 yılına denk gelmektedir. Ancak Frigler, yıllar sonra geniş bir alanda egemenlik kuracakları Anadolu’ya M.Ö 1200’lü yıllarda gelmiştir. O tarihe dek boylar biçiminde bir yaşam sürmüşlerdir. Günümüzde Eskişehir, Afyon ve Kütahya’nın bulunduğu topraklarda yaşayan Frigler, aynı topraklarda yaşayan Yunan halkı üzerinde de büyük etki sahibi olmuştur. Bu etkileşim sonucundan Frig kültürü, Roma ve Yunan kültürü içinde kendisini barındırmıştır.


Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından kurulan uygarlıklardan biri olan 
Frigler, Anadolu’daki dağınık boylar ve düzensiz siyasi yapı nedeniyle ancak M.Ö 750 yılında siyasi bir birlik oluşturabilmiştir. 

Başlangıçta Eskişehir, Afyon, Ankara ve Sakarya vadilerini içine alan bir bölgede yerleşen Frigler, sonraları Kütahya’dan Kızılırmak’a, Ankara’dan Denizli’ye dek olan bölgede güçlü bir uygarlık oluşturmuşlardır. Midas’ın Frig tahtına geçtiği ilk yıllarda ülkenin en önemli düşmanı Asurlar’dır. Midas, Asurlar’la barış yaparak Güneydoğu sınırlarını güvenceye aldıktan sonra batı ülkeleriyle dostça ilişkiler kurmaya yönelir (Batı Anadolu kentlerinden Kyme kralının kızıyla evlenir). Öte yandan fildişi tahtını Yunanistan’daki Delfoi Apollon Tapınağı’na armağan ederek Kıta Yunanistanı ile ilişkileri güçlendirir. Gordion’da yapılan kazılarda ele geçen Yunan çanak-çömlekleri bu ilişkilere ait diğer örneklerdir.

Güçlü bir uygarlık kuran Friglerin tarihi ve sosyal yaşamı ile ilgili bilgilerimiz ne yazık ki yeterli değildir. Bu konudaki ilk bilgileri antik yazarlardan öğreniyoruz. Tarihçi Herodot ile coğrafyacı Strabon’a göre Frigler, Avrupalı bir kavimdi ve Anadolu’ya gelmelerinden önce “Brigler” olarak anılıyorlardı. Friglerle ilgili bu yazılı kaynakları ve bölgedeki kazı sonuçlarını değerlendiren bilim adamları Friglerin, büyük olasılıkla MÖ 1200’lerde Trakya ve Boğazlar üstünden Anadolu’ya geldikleri, ilk yıllarda Trakya ve Güney Marmara Bölgesi’nde geçici yerleşim merkezleri kurduktan sonra Batı Anadolu’nun iç kesimlerine yayıldıklarını ileri sürmektedirler. Friglerin Anadolu topraklarında ilk siyasal birliği kurmaları MÖ 750 yıllarına rastlar.


Friglerin bilinen ilk kralı ülkenin başkenti Gordion’a adını veren Gordias’tır. Dağınık Frig topluluklarını siyasal bir birlik altına toplamayı başaran bu kral ve yaşadığı dönemin siyasal olaylarıyla ilgili bilgilerimiz yok denecek kadar azdır. Tarihçi Arianos’a göre Gordias Thelmessos’lu (Fethiye) bir kadınla evlenmiş ve Midas adını verdiği bir oğlu olmuştur. Midas Friglerin bilinen tek kralıdır (Araştırmacılar Frig krallarının hepsine Midas denildiğini belirtmektedirler). Midas’ın ünü kendi ülkesinin sınırlarını aşıp, Batı Anadolu kıyılarındaki Yunan kentlerine, hatta Kıta Yunanistanı’na dek yayılmıştır.

Frig coğrafyası temel olarak Orta Anadolu’nun kuzeyi ile Kızılırmak yayından, Konya bölgesine ve Tuz Gölü’ne
kadar uzanan yöre ile tanımlanabilir. Frigya’yı tam olarak tanımlayamamakla birlikte eldeki arkeolojik verilerle,
Batıda Lydia Bölgesi (Kütahya’ya kadar uzanır), Kuzeyde Samsun, Tokat Zile çevresi ve Güneyde Burdur ve  Antalya’ya kadar uzanmaktadır. Hellenistik çağda “Frygia Epiktetos” olarak anılan “Küçük Frigya” Ankara çevresi, Eskişehir ve Afyon illerine doğru uzanan bir bölgedir. Yerleşimlerine baktığımızda, genel olarak Orta Anadolu Hitit yerleşmelerinin üst tabakasında Frig yerleşimleri görülmektedir. Sayabileceğimiz önemli yerleşimler şunlardır: Gordion, Pessinus, Yazılıkaya (Eskişehir), Kerkenes, Hattuşa, Pazarlı, Alişar, Alacahöyük, Kültepe ile Göllüdağ.
Tarih sayfalarında sıkça adı geçen kral Midas ise, yine bir Frig kralıdır. Midas ile güçlü dönemlerini yaşayan Frigler, Roma dönemine dek Anadolu’da varlığını sürdürmüştür.
YAZILIKAYA
Frigler’in Midas Anıtı olarak da bilinen Yazılıkaya, Eskişehir’e 80 kilometre uzaklıkta bulunan Han ilçesi sınırları içinde yer almaktadır. Frigler’in Ana Tanrıçaları olan Kybele için yaptıkları 17 metrelik yüksekliğe sahip olan Yazılıkaya, Frigler’in en önemli kült merkezidir.

Milattan önce 8. yüzyılda yapılmış olan bu anıt, Frigler’in gelişen mimarisinin bir doruk noktası olarak, üzerine inşa edildiği kayalarda büyük bir görkemle yer almaktadır. Tanrılarının yamaçlarda yaşadığına inanan Frigler, 
Yazılıkaya’yı kolay şekil verilebilen tüf kayalarından oluşan bir arazi üzerine kurmuştur. Frigler’in önemli bir dini merkezi olan Yazılıkaya’nın duvarları ise, Kybele için yaptıkları toprak levhalarla süslüdür. Anıtın ortasında ise Kybele’nin heykeli için ayrı bir alan da ayrılmıştır. Ancak bu heykel günümüze dek gelememiştir.
MİMARİ
Frig mimarisi hakkında bilgi edinebilmek için tümülüs şeklindeki mezarlarda veya kayalar içine oyulmuş binalarda yapılan kazılardan elde edilen bilgileri kullanıyoruz. Frigler maden işçiliğinde çok ileri gitmişlerdi ve mimaride kullanılan malzemeyi işlemek için madenden aletler yapıyorlardı. Frigler yüksek yerlere korunaklı kaleler yaparlardı. Dörtgen şeklinde küçük evler bu kalelerin içinde bulunuyordu. Bu evlerin temelleri taştan, üst kısımları ise tahta hatıllarla desteklenmiş kerpiçten yapılmıştı. Ayrıca damlarıda ahşaptı. Boyalı kabartmalarla süslü toprak levhalarla çatı ve dış çephelerin bazı kesimlerini kaplamışlardı. Buralardaki resimler ve nakışlar Frigya sanatının Anadolu’da kökleşmiş geleneklerin, doğudan ve batıdan etkilerle geliştiğinin bir kanıtıdır.
Frig evlerinin MÖ. 8. Yüzyılda bazen taştan, bazen de tahta çerçeve kullanarak kaba tuğladan yapıldığı anlaşılmıştır. Bazı evlerin planı megaron tipindedir. Frigler kaya mimarlığında çok ileriydiler. Kayalar içinde odalar, hücreler, yüksek kademeli merdivenler, koridorlar ve sunaklar yapmışlardı. Kayalıkların içinde direkli ve alınlıklı binaları bulunan cepheler oluşturmuşlardı.Saray depoları ve hizmet yerleri ayrı yapılar halindedir. Bu yapıların bazılarının tabanı renkli taşlardan yapılmış mozaiklerle kaplıdır. Üzerindeki süslemeler, Anadolu’da bugüne kadar bilinen en eski mozaik süslemelerdir.

DİN

Yeryüzündeki birçok medeniyetin de tarihte benimsediği üzere, doğurganlık ve bereketi simgeleyen Ana Tanrıça inanışı, Frigler tarafından da benimsenmiştir. Ana Tanrıça inanışına göre şekillenen Frig dini, “Matar” olarak anılan ünlü bir tanrıçayı da içinde barındırır. Bu, Frig dinine dair elde edilen bilgilere göre ilk tanrıçadır; yazılı kayıtlarında rastlanıldığı üzere “Matar”, “Anne” (mother) anlamına da gelmektedir.
Anadolu’da önemli bir dini kült olan Kibele, Frig dininde de kendisine bir yer bulmuş ve yaşamaya devam etmiştir. Frig dinine göre dağlarda yaşadığına inanılan Kibele; genç kızların, doğanın, şehirlerin, bolluğun ve tarımın bir koruyucusuydu.


Frig dininin önemli merkezi ise günümüzde Eskişehir ilinin içinde yer alan, Yazılıkaya’dır. Frigler Yazılıkaya’ya bir çok kaya anıtı yapmıştır.  Frig dini gereğince, başka uygarlıklarda olduğu gibi, Tanrıça Matar, kayalar arasına oyulan bir tapınakta kutsanmıştır. Güneş Tanrısı Sabazios ve Ay Tanrısı Men, Frigler’in önemli tanrılarından bazılarıdır.


MEZARLAR

Frigler ölülerini tümülüslere ya da kayalara oyulmuş mezarlara gömerlerdi. Soyuldukları için kaya mezarları mimari dışında bilgi vermezler. Yığma mezar tipleri, yani tümülüsler Frig ölü gömme geleneğini öğrenmemizde bize yardımcı olur. Bu tümülüslerin büyük bir bölümü Gordion’dadır ve sayısı 100’e yakındır. Gömülen kişinin önemine göre tümülüslerin yüksekliği 2-3 ile 60-70 metre arasında değişmektedir.
Bu ölü gömme tekniği birden ortaya çıkması bize tümülüs mezarlarının Frigya’ya dışardan gelmiş olduğunu gösterir ve bu teknik Arnavutluk ve Makedonya’da soylu kişileri gömmek için kullanılırdı.

Mezar odalarının ahşap yapıları çok ileri bir teknikle yapılmıştır. Ölüler önceleri ahşap sedirlerin üstüne yatırılır, MÖ 7. yüzyılın sonlarından itibaren Yunanistan’dan gelen etkiyle yakılırdı. Ölü ve ölünün armağanlarının bırakılmasından ve ahşap çatının kapatılmasından sonra, odanın üstü yığma bir tepeyle örtülür.
Toprağın mezar odasına yapacağı baskıyı en aza indirmek için odanın üstü moloz taşlarla kaplanır, bunun üzerine sulandırılarak bulamaç haline getirilmiş kil serilir ve daha sonra da kuru kilden tepe yığılmıştır. Altındaki nemli kilin iyice kurumasından sonra toprak kümesi yığılmış olmalıdır. Lidya ve Yunan mezarlarından farklı olarak Frig tümülüslerinin mezar odalarının yapımında taş yerine tahta kullanılması, yığma toprağın yayılmasını önleyen krepis duvarı ve mezar odasına geçit veren dromos kullanılmamasıdır. Büyük boy tümülüslerde mezar odaları ortada bulunurdu. Mezar soyguncularına önlem olarak alçak tümülüslerde bu odalar merkezden uzak yerlerde olurdu. Geniş halk kitleleri için gösterişsiz mezarlar kullanılırken soylular için kent dişında görkemli yığma mezarlar yapılırdı. Pazar halkı, ölülerini sırt üstü yatırarak kalenin içindeki mezarlara gömmüşlerdi. Boğazköy halkı ise ölülerini yakıp, küllerini küpler içine koyarak gömmüşlerdi. Boğazköy’lüler çocuk mezarı olarak vazo kullanmışlardır.
TÜMÜLÜSLER
Frigler ölülerini tümülüs adı verilen mezarlara gömerlerdi. Tümülüsler yığma mezar tipidir. Frig tümülüslerinde mezar odaları Yunan ve Lidya mezarlarından farklı olarak tahtadan yapılmıştır. Tümülüsler ahşaptan yapılma mezar odasının üzerine yığma toprak serilerek yapılır. Bu yığma toprağın mezar odasına yapacağı baskıyı azaltmak için odanın üstü moloz taşlarla kaplanır, bu katmanın üstüne bulamaç haline getirilmiş kil serilir ve bunun üstüne kuru kilden tepe yığılır. Gömülen kişinin önemine bağlı olarak tümülüslerin yüksekliği değişir. En alçak 2-3 metre, en yüksekleri ise 60-70 metredir. Mezar odaları büyük olantümülüslerde ortada, alçak tümülüslerde ise merkezden uzak bir yerde bulunur.
Frig tümülüsleri en çok Gordion ve çevresinde, doğudaki Frig yerleşim yeri olan Ankara ve çevresinde bulunur. Sayı olarak en çok tümülüs yaklaşık 100 tümülüsle Gordion’da bulunur. Gordion’dan sonra Yozgat yakınlarında bulunan Kerkenes’te 70 tümülüsve Ankara’da da 20 tümülüs vardır. Ankara’daki tümülüslerden biri şu anda Anıtkabir’in bulunduğu Rasattepe’dedir. Anıtkabir inşa edilirken buradaki tümülüsten çıkan eserler Etnoğrafya müzesinde sergilenmektedir.

Ankara’da, Gordion’dan sonraki ikinci büyük Frig nekropolü bulunmaktadır. Anıtkabir’deki tümülüsün mimarisinin Ankara’ya özgü olduğu söylenir. Ayrıca bu mezarlardaki maden işçiliğinin Gordion’dakinden daha niteliklidir.
DİL
Friglerin dilleri ve yazıları ile ilgili oldukça sınırlı bir bilgimiz var. Friglerin kendine has bir yazı sistemi vardır. Bu yazı sisteminin gelişimi tam olarak belirlenemese de Arami ve Ege yazı sistemlerinden etkilenerek meydana gelmişe benzemektedir. Bu yazı tam çözülememiş olmasına rağmen okunabilmektedir. Ancak “Ana Tanrıça” ya da “Midas” gibi çok bilinen sözcükler okunabiliyor.
Dilleri Balkanlar ve Thrak dilleriyle benzeşmektedir. Frig yazısı Eski Yunan, Lydia ve Lykia alfabesine benzer bir alfabeyle soldan sağa doğru yazılmaktadır. Frig yazısı elimize çok az geçmiştir. Bunların sayısı 50 kadardır. Bu yazılar büyük taş anıtlarda, sunaklarda, nişlerde ya da seramik malzemelerde çizme suretiyle yapılmış olarak görülmektedir; bunlar oldukça kısa yazılardır. Bulunan bu malzemelerle Frig yazısı tam anlamıyla çözülememiştir. Frig yazısının İonia ve öteki Yunan alfabeleri gibi Fenike alfabesinden geliştiği düşünülmektedir.  Frig alfabesini milattan önce 5. yüzyıla kadar görüyoruz. Yunanca ile karışan Frig dili milattan sonra 3. yüzyıla kadar yaşamıştır. 

BALLIHİSAR

Pessinus, ana tanrıça Kibele kutsal yerleşmesiyle “Rahipler Devleti” adını alan antik bir Frig yerleşmesiydi. Eskişehir’in Sivrihisar ilçesi yakınlarında bulunan Pessinus, Gökten indiğine inanılan şekilsiz taştan yapılmış kült Kibele heykeline ev sahipliği yapmaktadır.
Bergamalılar’ın egemenliği altında kalan kentte, Galatlar’ın saldırısına rağmen rahipler sınırlı bir özgürlüğe sahip olabilmişlerdi. Kenti beş Frigyalı ve beş de Galat rahiple birlikte bir baş rahip yönetiyordu. Roma senatosunun milattan önce 204 yılında Kibele’nin heykelini Roma’ya getirtmesi ve orada bir tapınağa bu heykelin yerleştirilmesiyle Pessinus büyük bir üne kavuştu. Augustus milattan önce 25 yılında, Galatia eyaletini kurunca, Pessinus Roma hakimiyetine geçti. Ön yüzleri kapıya benzeyen Geç Roma mezarlarının güzel örnekleri kentin nekropolünde bulunuyor. 
Nekropol seremiklerine göre bu mezar taşlarının milattan sonra 3. Ya da 4. yüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır. Pessinus’taki tapınak değişik bir plana sahiptir. Uzun kenarlarında on bir sütun, dar kenarlarında ise altı sütun bulunan Peristasis Hellen tapınağının değişik bir uygulmasıdır. Bu tapınak aynı zamanda Hellen tapınakları gibi batıya bakmaktadır. Theatron işlevi gören ve yapıyla bağlantılı olan bir basamak sırası bulunmuştur. Bu yüzden burası Belçika’lı araştırmacılar tarafından tiyatro-tapınak olarak tanımlanmıştır. Ancak Ekram Akurgal bu basamakların Kibele kültü ile bağlantılı olduğunu düşünmektedir. Tapınağın mimari süslemesine bakarak, bu tapınağın milattan sonra birinci yüzyılın ilk yarısında yapıldığını anlarız.
GORDİAS
Friglerin başkenti Gordion’a adını veren ve burayı kuran Gordias, öküz arabasına bir kartal konana kadar Makedonya’da bir çiftçiydi. Gordias bu olayıkendisinin bir gün kral olacağının işareti olacağı yönünde yorumladı.
Bir efsaneye göre; dağınık durumda olan Frig’ler durumlarını bir kahine sormuşlar. Kahin onlara bir arabayla tapınağa ilk gelecek kişinin Frigler’in kralı olucağını söylemiş. Tapınağa arabasıyla ilk gelen kişi çiftçi Gordias olmuş. Gordias Frig’lerin yeni kralı olmuş, Gordion şehrini kurmuş ve burayı Frig’lerin başkenti ilan etmiş. Gordiasın geldiği öküz arabası şehrin akropolünde, hiç çözülemeyen, Gordion Düğümü ile bağlı bir şekilde korunuyordu. Ancak milattan önce 333’te Büyük İskender kılıcıyla bu düğümü kesmiştir.
Tarihçi Arianos’a göre Thelmessos’lu (Fethiye) bir kad
ınla evlenen Gordias’ın Midas adında bir oğlu olmuştur. Friglerin bilinen tek kralı Midas’dır. Ancak araştırmacılar Frig krallarının hepsine Midas demektedir.
MİDAS
Frig tarihi dendiğinde akla gelen ilk kral olan Midas, çoğu zaman “kulakları” ile anılmıştır. Doğuştan itibaren orantısız ve büyük kulaklara sahip olan Midas’ın, kulaklarını krallığı döneminde halkından saklamak için başına bir şey geçirerek dolaştığı dönemin büyük bir söylencesiydi.
Midas’ın Gordion’da Frig Kralı olması ilginç bir tesadüftür. Frig Kralı Gordios’un ölümünün ardından kehanetler ortaya atılmaya başlanmıştır; bir sonraki kralın kim olacağına dair. Sonunda kahinler şehre arabayla giren ilk kimsenin kral olacağını söylerler. Midas ise ailesiyle birlikte göç etmekte iken, şehre kullanmakta olduğu arabayla girer ve o ondan itibaren Midas, yeni Kral’dır.

Trakya ve Yunanistan’dan göç edenlere topraklarında yaşama şansı tanıyan Midas, Frig tarihinde en güçlü zamanlarını yaşatan kral olarak yer almıştır. Midas’ın döneminde Frig toprakları genişletilmiş ve Orta Anadolu’nun hemen her yeri kaplanmıştır.
Bu güçlü devlet, Midas’ın hiç ummadığı bir baskına uğrar. Gordion, Kimmer baskınına dayanamaz ve harap olur. Yıkılmaz bir krallığa sahip olduğunu düşünen Midas, başına gelen bu olayla yerle bir olur. Kimilerine göre Midas boğa kanı içerek intihar etmiştir. Ancak mitolojinin aksine, pataloglar yarafından yapılan araştırmaya göre Midas başına aldığı bir darbe sonucu ölmüştür.
GORDİON
Gordion, Frig uygarlığının başkenti olarak tarihe geçmiştir. Sakarya Nehri ve Porsuk Çayı’nın birleştiği noktanın çevresinde kalan, günümüzde Ankara’nın Polatlı ilçesinin yakınlarında bulunmakta olan bölgedir. Adını, Frigler’in büyük kralı Gordios’dan almıştır. Gordion’un yer aldığı bölge, tarihte Asurlular ve Hititler’e de ev sahipliği yapmış bir bölgedir.
Gordion, yassı bir höyük şeklindedir. Kent, sürekli yıkılan ve üzerine yeni kerpiç evler yapılan bir höyük halindedir. Kentin, Milattan önce 8. yüzyılda yapılmış ve günümüze dek bir kısmı korunabilmiş, tarihi ve sanatsal değeri yüksek bir kapısı bulunmaktadır. Bu kapının her iki yanında ise kuleler yer almaktadır.

Gordion
 kentinin merkezi, saraylara ayrılmıştır. Saray yapılarını halkın yaşam alanından ayıran kerpiç duvarlar yer almaktaydı. Frigler, Gordion’a Milattan önce 9. yüzyılın ortalarına doğru bu bölgeye, birçok kaynağa göre Makedonya’dan göç ederek gelmiş, yerleşmiştir. Milattan Önce 7. yüzyılın başında Kimmerler’in saldırısına uğrayan Gordion, uzun bir süre Pers istilasında kalmıştır.
YIKILIŞ
Anadolu’da kısa bir süre egemenlik kuran Frigler, milattan önce 700 yıllarında Kafkasya üzerinden gelip önce Urartular’ı güçsüzleştiren daha sonra Kızılırmak’a kadar gelen Kimmerler tarafından yıkılmışlardır. Frig-Kimmer savaşı sonunda Kimmerler, Frigya’yı istila ederler. Kral Midas bu yenilgi sonucunda intihar eder. Kimmerler’in yaktığı Gordion kentinden kaçan Frig’ler, küçük beylikler halinde bir süre daha varlıklarını sürdürseler de daha sonra Lidya’lıların egemenliğine girerler.

Moskova Müzeleri


Rusya, 17 milyon kilometre karelik yüz ölçümü ile dünya üzerindeki yaşam alanın 8/1 kapsayan, 144 milyonluk nüfusu ile de sıralamada dokuzuncu olan Rusya, yatay düzlemde yayılmış öylesine muazzam büyüklükte bir coğrafya ki; ülkede aynı anda yaşanan 9 zaman dilimi var!




Dünyanın en büyük ülkesinin, en kalabalık şehri olan başkent Moskova; Doğu Avrupa’nın önemli ekonomik, politik, bilim ve kültürel merkezlerinden biri. 2013 yılında Forbes dergisi tarafından yapılan araştırmaya göre de dünyanın en pahalı 9. şehri. 


Bolshoy Tiyatrosu

Tüm ihtişamı, dokusu ve kültürel zenginliği ile kendisine hayran bırakan Moskova; Rusya’nın tarihsel sürecinin büyük bir bölümünde başkent olarak kullanılmış ve bu durum şehri Rus kültürünün merkezi haline getirmiş. Gerek bale ve tiyatro gibi sahne sanatları ile gerek klasik müzik icra edilen devasa konser salonları ile gerekse plastik sanatların eşsiz örneklerinin sergilendiği galerileri ile sayısız etkinliği aynı anda bulabileceğiniz Moskova’da; sanat günlük hayatın büyük bir parçası. 


Kremlin Sarayı ve Moskova Nehri


Böylesine sanatla dolu bir şehirde 60’dan fazla müze bulunduğunu söylersem şaşırmazsınız sanıyorum. Farklı ilgi alanlarına hitap eden, Rus kültürünün eşsiz örneklerinin yanı sıra, dünyanın en önemli eserlerine de ev sahipliği yapan bu müzelerden bana ayrılan sayfalara sığacak kadarını gelin biraz daha yakından inceleyelim…


Kızıl Meydan


Tretyakov Galerisi
Dünyanın en büyük Rus Resim ve Heykel koleksiyonunun bulunduğu galeri 1856 yılında Pavel ve Sergey Tretyakov kardeşler tarafından kurulmuş. 1850’li yılların ortalarından itibaren kendi koleksiyonlarını oluşturmaya başlayan kardeşler köklü ancak çok da varlıklı olmayan bir aileden geliyorlar. Özellikle Pavel Tretyakov’un çabaları ile bir araya getirilen koleksiyon bugün dünyanın en önemli sanat müzelerinden birinin temelini oluşturmuş. 

1856 yılı galerinin resmi kuruluş tarihi sayılıyor çünkü kardeşler ilk defa bu yıl koleksiyonlarına bir Rus ressama ait parça eklemişler ve sonrasında bunu gelenek haline getirmişler.  İlerleyen yıllardan büyüyen koleksiyon sergilenebilmesi için, günümüzde de kullanılan Zamoskvorechye’deki ünlü binasına taşınmış. 1893 yılında eserler; “Pavel ve Sergey Tretyakov - Moskova Şehir Galerisi” adıyla halkın ziyaretine açıldığında, envanterinde Rus sanatçılara ait 1276 tablo, 471 çizim ve 10 heykel bulunmaktaydı.


Tretyakov Galerisi

20. yüzyılın başında ismi değişen müze Sovyetler Birliği’nin 2. Dünya Savaşı’na girmesi ile birlikte zarar görme tehlikesine karşın güvenli bir noktaya taşınmış. 1941 yılında toplamda on yedi vagon ile başkentten Sibirya bölgesinde bulunan Novosibirsk'e taşınmış. 1945 yılında savaşın sona ermesi ile de eski yerine geri getirilmiştir.
Rus altın çağının en önemli sanatçılarından; Perov, Kramskoy, Savrasov, Kuindzhi, Vasilyev, Vasnetsov, Surikov ve Repin başta olmak üzere, müzede bu yazının yazıldığı Mayıs 2019 tarihi itibariyle, 180.000’in üzerinde eser bulunuyor. Farklı dönemlerde yaşamış 250’den fazla ressama ait yapıtların sergilendiği Tretyakov Sanat Galerisi Rus sanatını yakından tanımak için muazzam bir fırsat sunuyor.

Adres: Moscow, Lavrushinsky Lane, 119017
Ziyaret Saatleri: Pazartesileri kapalı.
Salı, Çarşamba ve Pazar: 10:00 – 18:00
Perşembe Cuma ve Cumartesi: 10:00 – 21:00


Puşkin Güzel Sanatlar Müzesi


Puşkin Müzesi
St. Petersburg’da bulunan Hermitage müzesinden sonra, Rusya’nın en büyük Avrupa Sanatı koleksiyonunu bünyesinde barındıran müzenin tam ismi;  “Puşkin Devlet Güzel Sanatlar Müzesi” ancak herkes burayı “Puşkin Evi” ya da “Puşkin Müzesi” olarak biliyor. Neo-Klasik tarzda inşa edilen müze binasının mimarları Roman Klein ve Vladimir Shukov. Yapımı ise 1898- yılında başlamış ve 1912 yılına kadar devam etmiş.
Birden çok bina ve galeriden oluşan bir müze kompleksi burası. Örneğin ana binada antik çağın ünlü ressamların eserleri sergilenirken, galeri binasında Fransız Empresyonistlerinin eserleri görülebilir.  


Camille Pissarro nun Eranyi'de Sonbahar Sabahı tablosu Puşkin Devlet Güzel Sanatlar Müzesi


Claude Monet  Çimenlerin üzerinde öğle yemeği, Puşkin Devlet Güzel Sanatlar Müzesi

Oldukça büyük bir alana yayılan müzede her an, Van Gogh, Matisse, Dufrenoy, Gauguin ve Picasso gibi birbirinden ünlü ressamların eserleri ile karşılaşabilirsiniz. Zaman içerisinde, başta Hermitaj olmak üzere, farklı koleksiyonların müze envanterine dâhil edilmesiyle zenginleşen çeşitlilik şaşırtacak boyutlarda diyebilirim. 




Farklı çağlardan yaklaşık 700.000 parçanın sergilendiği müzede arkeolojik ve numizmatik eserler de bulunuyor. Antik Yunan, Mısır ve Roma dönemine ait eserlerin yanı sıra, 8.000’in üzerinde parçadan oluşan Truva Hazinesi de burada sergilenmekte. 


Truva Hazinesi

Ülkemizde olması gereken böylesine değerli eserleri yabancı bir ülkenin topraklarında görmek sinir bozucu olsa da, parçaların güzelliği karşında büyülenmemek elde değil. 

Adres: Ulitsa Volkhonka, 12, Moskva, Rusya, 119019
Ziyaret Saatleri:  Pazartesileri Kapalı
Salı-Pazar: 11.00-19.00
Perşembe-Cuma: 11:00-21:00


Maksim Gorki Evi

Gorki Müzesi
Gorki Evi, diğer adıyla “Ryabushinsky Konağı” 1900'lerde popüler olan Art-Nouveau tarzında inşa edilmiş bir mimari şaheserdir. Ünlü Rus Mimar Fyodor Shekhtel tarafından ünlü işadamı Stepan P. Ryabushinsky için tasarlanan ev, 1931 yılında bizzat Stalin tarafından İtalya’daki sürgününden dönen Gorki’ye armağan edilmiş. Gorki 1939 yılında ölene kadar ailesi ile burada yaşamış.

Her ne kadar müze, Rusya Tarihinin bu kadar seçkin bir figürünün hayatı hakkında çok ilginç ve inanılmaz derecede bilgilendirici olsa da, gerçek yıldızın evinin kendisi olduğunu söylesem pek de abartmış sayılmam sanırım çünkü etrafa bakınmaktan müzenin içinde ne olduğuna konsantre olmaya pek zaman kalmıyor. Evin kendisi başlı başına bir sanat eseri olduğundan hangisine bakacağınızı şaşırmak işten bile değil. Barcelona’ya gidip Gaudi’nin eserlerini görmüş olan okuyucularımız ne demek istediğimi daha net anlayacaklardır. Çalkantılı ve zor yaşamı boyunca birçok badire atlatan siyasi bir eylemci ve yazar olan Gorki’nin asıl adı Alexei Maximovich Peshkov. Rus edebiyatındaki Sosyalist Gerçekçilik hareketinin kurucularından biri olarak kabul ediliyor ve Rus Edebiyatı için olduğu kadar ülkenin siyasi tarihi için de önemli bir figür, yaşadığı ev de bu sebeple Moskova’nın en çok ziyaret edilen noktalarından biri. 
Evin her bir odasında yazarın kişisel eşyaları, kitapları ve sahip olduğu sanat eserleri sergilenmekte. Moskova’nın en ünlü caddelerinden olan Arbat yakınlarında olan Gorki Müzesi’ni ücretsiz gezebilirsiniz. 

Adres: Ryabushinsky House (Gorky Museum) 6/2 Malaya Nikitskaya Ul.,
Ziyaret Saatleri: Pazartesi, Salı ve her ayın son Cuması kapalı
Çarşamba – Cuma 12:00 -19:00
Perşembe, Cumartesi, Pazar: 11.00-19.00


Novodevichy Manastırı ve Mezarlığı
Novodevichy Mezarlığı, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan 1524 tarihli Novodevichy Manastırı'nın hemen güneyinde yer alır. Hem mezarlık hem de manastır yüksek tuğla duvarlarla çevrilidir, ancak iki yapı birbirlerinden ayrıdır.
Kremlin’deki Uslenski Katedrali baz alınarak yapına mezarlığa ülkenin ünlü sanatçıları, yazarları, bilim adamları ve politikacılarının gömülmekte. Eğer Kremlin’e gömülecek kadar ‘önemli’ değilseniz fakat ününüz de varsa Novodevichy sizin için biçilmiş kaftandır. Prokofiev ve Kruschev’den, Boris Yeltsin’e kadar birçok ünlü burada yatmakta, bu mezarlık açıldığı 19. Yüzyıldan bu yana oldukça ‘moda’.


Nazım Hikmet'in mezarı


Novodevichy’nin bizim için ayrı bir de önemi var. 3 Haziran 1963 yılında aramızdan ayrılan ünlü şairimiz Nazım Hikmet Ran burada yatıyor.  Her yıl ölüm yıl dönümünde mezarının başında bir anma töreni de düzenlenmekte, eğer Rusya ziyaretiniz bu dönemlere rastlarsa gidip törenlere katılmak isteyebilirsiniz. 

Mezarlık iki kısma bölünmüş durumda; daha yeni mezarlar (1950'lerden itibaren) güneye doğru ilerlerken, eski mezarlar manastırın hemen yanındaki bölümde. Eski mezarlar, bir zamanlar manastır duvarlarının içinde varolan nekropolden kalan parçalar. Mezarlığın hemen yanında aynı adlı bir de park bulunmakta, sessiz ve sakin bir ortamda biraz soluklanmak için birebir.

Manastır ise gösterişli mimarisi ve kubbeleriyle hemen dikkat çekiyor. Moskova Barok’unun en seçkin örneği olarak kabul edilen bina ince mimarisi ve dekoratif detayları ile oldukça göz alıcı.

Adres: Luzhnetsky proezd, 2, Moscow, 119048
Ziyaret Saatleri: Her gün 09:00 – 17:00


Kremlin Müzeleri
Bir mimari başyapıt olarak tanımlarsam abatmış olmam Kremlin’i. Anıtsal duvarları, kuleleri, altın kubbeli katedralleri ve eski sarayları ile Moskova Nehri üzerindeki Borovitskiy Tepesi'nde duran bu muhteşem yapı kompleksi masallardan fırlamış gibi görünüyor insanın gözüne. Rus prensleri ve Çarlar’ı tarafından yüzyıllarca ikametgâh olarak kullanılan bu muhteşem yapı şu an Rusya Devlet Başkanı’nın da resmi konutu.  Bu arada belirteyim, Kremlin kelimesi Rusça “kale” anlamına geliyor, bazı eski Rus şehirlerinin de kendi Kremlinleri var ancak Moskova’daki dünyanın en meşhuru.
Kompleks içerisinde gezilebilecek birbirinden farklı birçok mekân bulunuyor. Katedral Meydanı, Büyük Ivan Çan Kulesi, Çar Topu ve Çanı bunlardan birkaçı. Aynı zamanda burada Cephanelik Odası, Elmas Koleksiyonu ve imparatorluk hazinelerinin görülebileceği farklı müzeler de var, giriş ücret tarifesi gireceğiniz bölüme göre uygulanmakta. Yalnızca, Başkanlık Sarayı olarak kullanılan alan ziyarete açık değil.


Büyük Petro tablosu, Kremlin Müzesi

Kremlin kompleksinin içerisindeki yapılardan biraz bahsetmek isterim. Örneğin cazibe mekânlarının başında gelen “Meryem’in Cennete Yükselişi Katedrali”; 1475 – 1479 yılları arasında İtalyan mimar Aristotle Fioravanti tarafından yapılmış.  17. Yüzyıldan kalma duvar freskleri, resimler ve ikonalar ile dekore edilen yapı tüm Rus çarlarının taç giydiği yer. Bu alanda görülebilecek sekiz katedral daha bulunuyor. Bir başka ilgi çekici yapı olan Büyük Ivan Çan Kulesi sekizgen şekilde inşa edilmiş. Söylenene göre tam 156 çan var bu kulede. Kulenin önünde dünyanın en büyüğü olduğu söylenen, 200 ton ağırlığındaki Çar Çanı da görmek mümkün.


Kremlin Müzesi Büyük Katerinanın taç giyme töreninde giydiği elbise

Eskiden cephanelik olarak kullanılan binalar ise günümüzde müzeye çevrilmiş. Moskova’nın en eski ve en bilinen müzelerinden biri olan Kremlin’in koleksiyonunda; 12. yüzyılın başlarından 20. yüzyılın başlarına kadar uzanan, kraliyet ve piskoposluk hazinesinin yüzyıllarca korunmuş eşsiz parçaları bulunuyor.

Müze içerisinde sergi bölümleri; İkonalar, Cam ve Seramik objeler, Akşap Heykeller, Kraliyet Arabaları, Rus Çarlık Ailesi koleksiyonları, Zırhlar ve Silahlar, Yağlı Boya Tablolar, Arkeolojik Eserler ve Tarihi Fotoğraflar koleksiyonları bulunmakta. 


Adres: Moskova, 103073
Ziyaret Saatleri: Yazın 09.30-18:00, kışın 10:00-17:00. Perşembeleri kapalı.

Kansav Arslan








.


Seyahat öncesi hazırlıklar

Etiyopya Turumuza Özel Notlar 

Hava Durumu:  
Etiyopya, Addis Ababa'da  geceleri ve sabah erken saatlerde en düşük 14 derece, öğle saatlerinde en sıcak 28 derece bekleniyor.
Omo Vadisi'nde ise Cancun'da ise en düşük sıcaklık 18 derece, en yüksek 30 derece bekleniyor.
Yağmur ihtimali  düşük ama arasıra yağış olabilir.. yanımıza ceket, şapka ve rahat yürüyüş ayakkabısı, yağmurluk alalım lütfen.

Buluşma günü :
Gezimiz  27 Şubat 2020, Perşembe günü başlayacaktır.



1.GÜN: ANKARA, İSTANBUL, ADDİS ABABA | 27 Şubat 2020 Perşembe
Saat  10.30 TEMPO TUR önünde buluşma ve özel otobüsümüzle Esenboğa Havalimanı'na transfer. Bilet  ve bagaj işlemlerinin yapılması,
Saat  13.15  TK 2143 sefer sayılı uçakla Ankara’dan hareket,
Saat  14.40  İstanbul Havalimanı'na varış. Gezimize İstanbul'dan katılan ve bilet, pasaport, bagaj işlemlerini kendileri tamamlamış konuklarımızla dış hatlar terminali uçuş kapısında buluşma.
Saat  19.25 TK 676 sefer sayılı uçakla İstanbul’dan Addis Ababa’ya hareket.
Saat  00.50 (ertesi gün) Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’ya varış. Gümrük ve pasaport işlemleri sonrası otele yerleşme ve dinlenme. 


Uçuş süresi :
İstanbul - Addis Ababa uçuşları yaklaşık 5 saat sürmektedir.


Yerel para değerleri : 
      
  Etiyopya Para birimi : Bırr
1    Dolar
32 Bırr
1     Euro
        35 Bırr
1 Türk Lirası
5 Bırr
100 BIRR
3   Dolar
100 BIRR
2,7   Euro
100 BIRR
18 Türk Lirası



Saat Farkı :
Etiyopya ile Türkiye'de yerel saatler aynıdır.


Etiyopya Turunuza Özel Notlar:

•Yanınızda 700 USD civarı nakit para bulundurmanızı tavsiye ederiz. Hediyelik dükkanlardan alışveriş için lütfen yanınızda 1,5,10 $ gibi küçük banknotlar bulunmasını tavsiye ederiz. 
•Turistlerin, kabile ziyaretleri onlar için çok önemli bir gelir kapısıdır. Belli mesafeden genel fotoğraf çekmek için, tur lideriniz kabileler ile kendisi görüşüp izin alacaktır ama kabile üyelerinin “poz verip” fotoğraflarını çekmek isterseniz bu kişiler her kare için yaklaşık 5-10 Bır (1 / 2 TL ) para talep edeceklerdir. Bu sebeple kabile ziyaretlerinde özel fotoğraflar çekmek isteyenler Addis Ababa’da ona göre dolar bozdurmaları iyi olur.
•Etiyopya gezisi için mecburi aşı bulunmamaktadır. Seyahat Sağlık Merkezi’nden aklınıza gelen sorular hakkında destek alabilirsiniz.
•Gezi sırasında giyilmek üzere kolların ve bacakların tam olarak kapalı olacağı kıyafetler alınmasını ve sinek kovucu losyonlar bulundurulmasını tavsiye ederiz. Sivirisenek ile bulaşabilen sıtma, sarıhumma hastalıkları yaygın değildir ama yinede hastalılara karşı sinek kovucu sprey, otel odasında ayrıca prize takılan sinek kovucu kullanmanızı muhakkak tavsiye ederiz. Karasinekler de rahatsız edeci olabilir, gün içerisinde yayınızda sinkov olmasını tavsiye ederiz.
•Etiyopya prizleri Türkiye ile aynıdır.
•Cep telefonu ve internet kırsal bölgelerde çok sınırlıdır.
•Hava geceleri en düşük 9 derece, öğle saatlerinde en yüksek 25 derece beklenmektedir. Gündüz yapılacak gezilerde, sizleri sıcaktan koruyacak şapka, rahat elbiseler ve güneş kremi uygun olacaktır. Hava gayet ılıman olmasına rağmen geceleri soğuk olabilmektedir. Yanınızda rüzgar ve yağmur geçirmeyen bir mont, yağmurluk, polar almanızda fayda var.
•Etiyopya ile Türkiye yerel saati aynıdır. 

•Yabancıların Etiyopya’dan çıkışlarında 200 Etiyopya Bırr’ından fazlasını yanlarında taşımaları yasaktır.
Sigara içenler lütfen yanınızda kıymetli, pahalı çakmak götürmeyiniz. Havalimanı güvenliğinde çakmaklara el koyabilirler.


Yurt dışı seyahatlerde pratik bilgiler


·         Eğer çay içmeyi çok seviyorsanız, yanınızda bir kutu poşet çay götürmenizi tavsiye ederim. Sıcak su her ülkede bulunur ama sizin Türkiye’de alıştığınız damak tadının aynısı çay her yerde bulunmayabilir.

·         Kahve içmeyi seviyorsanız, sipariş verirken “Nescafe” demeyiniz. Yurt dışında bu tarz kahve içmek isterseniz “kafe amerikano” diye isteyiniz. Sütlü kahve isterseniz “kafe latte” diye isteyiniz.

·         Sigara içen yolcularımız lütfen tur boyunca "sigara içilmeyen alanlar veya odalarda" sigara içmemeye çok dikkat etsinler. Yasak olan yerlerde veya odalarda sigara içilmesi durumunda "para cezası" kesileceği için madur olmayınız.


·         Yurt dışı seyahat öncesi cep telefonunuzun “Yurt dışında kullanıma açık” olduğunu kontrol edelim. Turkcell, Vodafone, Avea, Türk Telekom cep telefon operatörleri çeşitli ülkelerde size uygun konuşma veya internet paketleri verebilmektedir. Cep telefonu müşteri temsilcileri ile görüşerek, güncel uygun paketleri alabilirsiniz.

·         BAGAJ ETİKETİ, UÇUŞ KARTI, VALİZ ÜZERİNDEKİ ETİKETLER çok önemli belgelerdir. Bunları dikkatle muhafaza edelim ve havalimanına varışımız sonrası da hemen atmayalım. Bazen havalimanından çıkmadan önce görevliler bu belgeleri tekrar talep edebilirler.

·         Uçağa binerken “günlük kullandığınız ilaçları ve değerli eşyaları” yanınızdaki el çantanızda taşıyınız. Hiçbir zaman uçakta valiz içinde bırakmayınız.

·         Yanınızda "harici taşınabilir batarya" (powerbank) varsa bunu uçaklarda valize koymak yasaktır. Lütfen taşınabilir bataryaları yanınıza alınız veya kabin içi çantanıza koyunuz.  Havalimanı güvenlik kontrolünde çakmaklara da izin vermeye bilirler. Bu sebeple turlara kıymetli çakmak götürmeyiniz.

·         Yurt dışında cep telefonunuzdan değişik, tuhaf numaralar arayabilir. Bunlar esasında tanıdığınız kişiler olabilir. Yurt dışında bazen arayanın ismi yerine tuhaf telefon numarası çıkabilmektedir.

·         Gün içerisinde, tur programında yazan yerleri gezeceğiz. Aracımızdan inerek bir süre gezdikten sonra tekrar aynı araca bineceğiz. En çok sorulan sorulardan birisi "eşyamızı, çantamızı otobüste bırakabilir miyiz ?" … evet bırakabilirsiniz.

·         Gün içerisinde gezerken, gerek duymayacağınız ve yük etmek istemediğiniz eşyaları otobüste bırakabilirsiniz, çünkü bir süre sonra aynı araca geri döneceğiz ve şoförümüz de araçta olacak. Sadece paranızı otobüste bırakmayınız. Akşam otele vardığımızda ise araçta eşya bırakmayınız, çünkü ertesi gün başka bir araç gelebilir.

·         Gezilerde en güzeli; rahat ve su geçirmeyen bir yürüyüş ayakkabısıdır. Ayrıca yanınızda bir yağmurluk ve ceket bulunması iyi olur. Kapalı mekanlar bile, uçaklar dahil birçok yer klimalı ve serin olabilir.


OTELLERDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKİLEN KONULAR;

·         Otelden ayrılmadan önceki akşam valizinizi hazırlamanızı tavsiye ederim. Eşya unutmamak için, sabah otelden ayrılmadan önce acele etmeden odamızı dikkatlice kontrol edelim.

·         Otel odalarında su, çerez, minibar içecekleri vb. ücretli ürünler olabilir. Bunların ücretli olup olmadığına lütfen dikkat edelim.

·         Otel odalarında terlik, harita, kitap vb. ücretli ürünler de olabilir. Bunları  almak istiyorsak, ücretli olup olmadığına lütfen dikkat edelim.

·         Otel odalarında havlu, yatak örtüsü, halı, mobilya vb. kullanırken yırtılması, kırılıp, boyanması vb. zarar görmesi durumunda otel müşterilerinden ücretleri talep edilmektedir, dikkat edelim. Oda içinde sigara içilmesi durumunda da ceza kesilmektedir.

·         Otelden ayrılmadan önce valizimizin otobüse konulduğunu kontrol etmeliyiz.

·         Otelden ayrılmadan önce herhangi bir ekstra hesabımız varsa resepsiyonda lütfen kapatalım.

·         Otel anahtarlarını ayrılmadan resepsiyona teslim edelim. Bazı oteller anahtarlarını kaybedenlerden, kart dahi olsa “anahtar ücreti” talep etmektedir.


"Güzel hatıralar ile dolu, keyifli bir seyahat dilerim"


Kansav Arslan
Tempo Tur

"kansav arslan" +image
Kansav Arslan


#kansavarslan