İsrail ve Kudüs turu

İsrail-Filistin-Kudüs


Tempo Tur ile yaptığımız İsrail-Kudüs turu gerçekten çok değişik izlenimlerle doluydu.
Kudüs’te, Müslümanlarla, Yahudilerin ve Hristiyanların yan yana yaşadığı semtleri gezdik.
İsrail askerlerinin arasında Müslüman Arapların da olduğunu öğrendik. İsrail meclisinde 14 Arap Müslüman milletvekilin olduğunu öğrendik. Filistin bölgesine geçerek, Hıristiyan Arapların hediyelik eşya dükkanlarında da alışveriş yaptık.
Kanuni Sultan Süleyman caddesinde yürüdük, Mescidi Aksa ve Kubbet-ül Sahra gibi sadece Müslümanların girmesine izin verilen yerlerde; önce İsrail polisine "Kelimei şahadet" getirip Müslüman olduğumuzu ispatlamaya çalıştık, daha sonra Arap Müslüman görevliler tarafından "kılık kıyafet kontrolü" yapılarak gezmeyi başardık. İsrail'li Yahudi esnafın dükkanında Orhan Gencebay ile çekilmiş fotoğraflarını gördük. Çinli, Japon, Alman, İspanyol, Filipinli gibi dünyanın birçok farklı ülkesinden gelen turistlerle birlikte Hz.İsa'nın yaşamının geçtiği kutsal yerleri gezdik.
Hacı olmak için Kudüs’e gelen Hristiyanlar turistleri gördük. Yahudilerin kendi aralarında dindar, laik, sağcı, solcu çekişmelerini öğrendik.

İşte inanılmaz anılarla dolu İsrail turumuz;

İsrail haritasına bakarsanız, birçok bölgenin hala tam sınırlarının çizilmeden gösterildiğini görürsünüz. Filistin bölgesinin adı: "Filistin Otoritesine Bağlı Bölgeler" olarak adlandırılıyor. Bütün bu yerlere ve Kudüs'e de gitmek için İsrail vize/izin belgesi almanız gerekli ama Yeşil (Hususi)pasaportlar vizesiz gidebiliyorlar. Bu vize işlemi de çok zor değil.
İsrail hükümetinin ablukaya aldığı Gazze bölgesi ise Kudüs’e yaklaşık 100 kilometre uzakta ve gezilmesi yasak. Ayrıca belirtmek isterim ki İsrail öyle çok pahalı bir ülke de değil, gezmeyi sevenler için konaklama ve yemek gayet makul fiyatlar ile de karşılanabilir.
THY ile Tel Aviv'e varışımız ardından, yaklaşık iki saatlik  otobüs yolculuğu ile direk Kudüs'e gittik ve otelimize yerleştik. Akşam yemeği ardından eski Kudüs olarak adlandırılan ve Mescidi Aksa'nın bulunduğu yere yürüyüş yaptık. Eski Kudüs'ün etrafı kale surları ile çevrili. Surların onarımı Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaptırılmış. Herod kapısının yanındaki caddenin adı talelada İbranice, Arapça ve Latin harfleri ile yazılı "1495-1566 Sultan Suleiman St." ... El Aksa Cami ve Kubbet-üs Sahra'nın bulunduğu bölgeye, Tapınak Tepesi de deniliyor.

Kubbet-üs Sahra, taş üstünde kubbe manasına geliyor, fotoğraflardan hatırlayacağınız altın renkli kubbesi olan yapı. Hz.Muhammed’in Miraç'a yükseldiği yer de burası. Kubbet-üs Sahra’nın içinde havada durduğuna inanılan Muallak Taşı var. Bu sekizgen mabed Miraç'tan sonra Emeviler döneminde yapılmış. Burası cami değil ama içerisinde namaz kılanlar ve dua edenler var. Taş havada tab iki desteksiz durmuyor ve kayanın altında bir odadan oluşan mağara var. Taşın altına merdivenlerden inerek da girebiliyorsunuz. Yahudiler de burayı kutsal olarak görüyorlar, Hz.İbrahim'in oğlunu kurban ederken gökten koç geldiği ve günümüzde Kurban Bayramı olarak kutladığımız olayın geçtiği yer de burası !

Avrupalılar kendilerini Ari ırk olarak görüyorlar. Araplar, Yahudiler, Akadlar, Asurlular, Fenikeliler’in hepsi Samiler olarak görülüyor. Yahudiler, Hz.İbrahim'in oğlu İshak'ın çoçukları, Müslüman Araplar da Hz.İbrahimin oğlu İsmail'in çocukları, yani amca çocukları.
Her iki din de "domuz eti yemek günah" bu sebeple İsrail'de domuz eti neredeyse hiçbir yerde yok. Ayrıca Yahudiler genelde et ve süt ürünlerini de birlikte yemiyorlar.

Burası ile ilgili bazı detaylar vermek istiyorum, Tapınak Tepesi'ni Sultan Ahmet Meydanı gibi düşünün, bu bölgenin adı Tapınak Tepesi veya Mescidi Aksa olarak adlandırılıyor, yani bütün bir alanın genel adı.  Nasıl Sultan Ahmet meydanının bir yanında Ayasofya, diğer tarafında Sultam Ahmet Cami varsa, buranın da ortasında altın renkli kubbesi ile Kubbetül Sahra ve avlunun doğusunda El Aksa Camii var. Namazlar El Aksa camisinde kılınıyor, ezan da orda okunuyor. Bütün bu avluya sadece müslümanlar girebiliyorlar. Diğer dinlere mensup kişiler ya özel izin alarak yada belirli saatlerde gezebiliyorlar.

Girişte Müslümanlık kontrolü var ! israil polisi soruyor;
- Are you Muslim ? ( Müslümanmısınız ? )
- Yes !
Bitti ve geçtik ama Filistinli Arap daha ciddi,
- Are you Muslim ? Show me your ID card ! ( Müslümanmısınız ? Bana kimliklerinizi gösterin )
Türkler nüfus cüzdanını gösterinde iş tamam ! Görevli TC nüfüs cüzdanını okuyor;
- Adı, Kansav Arslan , dini: İslam .. Okay you can go !

Mescid-i Aksa’nın avlusuna girdik...

 Burada ilk mabedin; Hz.Süleyman döneminde MÖ 10. yüzyılda tamamlanmış ve MÖ 586 yılında Babilliler tarafından yıkıldığına inanılıyor. Bu sebeple burasının adı aynı zamanda "Tapınak Tepesi".
Tapınak Şovalyelerinin isimlerini aldıkları tapınak da burası, Haçlılar tarafından yapılan kuşatma sonrası binlerce Müslüman ve Yahudi sivilin Haçlılarca kılıçtan geçirildiği yer de burası. Selahaddin Eyyubi'nin Haçlılar'dan geri aldığı tapınak da burası !
Bu olaylar, tarih kitaplarında, romanlarda, sinemalarda defalarca çeşitli farklı yorumlarla sunulmakta..
Gel gelelim bizi gezdiren Filistin'li Müslüman rehberin Mescidi Aksa'da anlattıklarına;

Gel gelelim bizim Filistin'li Müslüman rehberin Mescidi Aksa'da anlattıklarına;
-  50 sene öncesine kadar Müslümanlar ve Yahudiler arasında hiçbir zaman kavga olmamış. Son kavgaların arkasında hem Müslüman, hem de Yahudi radikal grupların olması ise çok ilginç. Bunlar acaba dışardan özellikle mi besleniyor? Müslümanlar ve Yahudiler tarihte hiç savaşmamışlarken; 2.Dünya Savaşı sırasında Hıristiyan Avrupa'sındaki Yahudi Soykırımını hafızalardan silmek için mi, sürekli Yahudi-Müslüman çatışmasından bahsedilmekte acaba. Halbuki Kudüs dahil, bu iki dine inananlar aynı mahallede oturuyorlar ?!
Hem birçok Müslüman, hem de bir çok Yahudi tarafından savaş desteklenmiyor. Barış ve kardeşlik içerisinde yaşamlarını sürdürmek istiyorlar ama hükümet politikası sürekli çatışmaları sürdürme çabasında, uzlaşma ve barış hala çok uzaklarda gözüküyor.

Evet, İsrail turunun; insanın olaylara bakış açısını değiştirdiğini tekrar belirtmem gerekli.
İsrail’e gidilir mi , sakın gitmeyin sizi keserler, bombalar patlıyor, Türk’lere eziyet ederler... Gelmeden önce etraftan bin bir uyarı ve nasihat. Ama işte Kudüs’e geldik ve ne güzel de geziyoruz...
Gelelim Ağlama Duvarı'na, burası da Tapınak Tepesi'nin batısındaki duvar. Bazı kaynaklarda Babilliler tarafından yıkılan Hz.Süleyman tarafından yapılan tapınağın geriye kalan son kalıntıları olarak  geçmesine rağmen, esasen burası Yahudi Kralı Herod döneminde yapılmış ikinci tapınağın kalıntılarının bulunduğu duvar. İkinci Tapınağı’da Roma’lılar yıkmış. Yahudiler buraya gelerek dua ediyor, dileklerinin yazılı olduğu kağıtları duvarın taşlarının arasına sıkıştırıyorlar. Bu bölgeye herkes girebilir. Müslüman, Yahudi, Hıristiyan hatta Budist Uzakdoğulu turistler bile vardı. Burada çok dindar Yahudiler de var. Avrupa'dan ve özellikle Polonya'dan gelen Yahudiler; örgülü saçları, siyah şapkaları ile dikkat çekiyor. Bazıları çok çok dindarlar. Hatta çalışmıyor ve derviş gibi hayat sürüyorlar, zengin Yahudi akrabaları onlara bakıyor. Dindar Yahudilere yardım etmek onlar için büyük sevap ve bir mecburiyetmiş. Ama... esas ilginç olan ise bu dindar Yahudiler, İsrail hükümetinin Arap ve Müslüman karşıtı politikalarını hiç desteklemiyorlar. İsrail'in Araplar ile anlaşmazlıklarını şiddet ve silah yolu ile çözmeye çalışmasından çok rahatsızlar !
İsrail'de halk içerisinde birçok farklı düşünceye sahip insan var. Kimisi Yahudi toplumunun sürekli bir tehdit altında olduğuna ve kendisini korumak için gerekli tüm önlemleri alması gerektiğine inanıyor. Kimisi de hemen barış olsun, toplumlar karşılıklı anlaşarak uzlaşsın istiyor.
Medyada sanki bir din ve dindarlar savaşı olarak gösterilen İsrail-Arap çatışmaları; Yahudi dindar kesim tarafından hiç desteklenmiyor. Dindar Yahudiler, Siyonistler'den neredeyse nefret ediyorlar, onları dinsizlikle dahi suçlayabiliyorlar ! Zaten dindar Yahudilerin bu tutumu da siyonist Yahudiler tarafından çok ağır eleştiriliyor. Hatta siyonist Yahudiler arasında; “Arapları, Ortodoks dindar Yahudilere tercih ederiz“ diyenler bile varmış ?!

Siyonist denen kişiler kimler ? Esasında Siyonizm'i kuran ve geliştiren Yahudiler dindar olanlar değil, Sosyalist-Milliyetçi gruplar olmuşlar. Sosyalist ve milliyetçi gruplar tarafından hala desteklenen partiler arasında da büyük bir rekabet var. Siyonistler de tek başlı değil aralarında bölünmüşler ve fikir ayrılıklarından değişik partiler kurmuşlar. 2012 yılında iktidarda olan İsrail Başbakanı Netenyahu’nun Likud Partisi; Milliyetçi ve “Revizyoncu Siyonizm” düşüncesindeyken, İsrail devletinin ilk kuruluş ve Arap devletleri ile savaşı sırasında iktidarda olan İşçi Partisi ise sol; “Sosyalist Siyonizm” düşüncelere sahip bir partiymiş.

Yani, Siyonist Yahudilerin de kendi aralarında büyük çekişme ve ayrışma var. Ama belki de en ilginci Siyonistlerin hiçbirinin de çok dindar Yahudi olmamaları !

Kudüs'te dindar Ortodoks Yahudilerin yaşadığı mahallelerde kısa elbiselerle gezmemeniz gerekiyor. Hala katı kurallar çerçevesinde bir hayat tarzı ile yaşamlarına devam ediyorlar. Tel Aviv'de ise dindar Yahudi mahallesi yok.
Dediğim gibi, İsrail'i gezince ve olaylara yerinde tanık olunca, bakış açınız değişecektir.
Kudüs aynı zamanda bir Hıristiyan Haç merkezi. İkinci günkü Kudüs gezimizde; Hz.İsa'nın hayatının Kudüs'te geçen bölüme atfen yapılan Kiliseleri ziyaret ederek başladık. Burada da inanılmaz bir Hıristiyan mezhep savaşı ve çekişmesi var. Zamanında Osmanlı tarafından desteklenen Rum Ortodosks ve Ermeni Ortodoks kiliseleri de hem birbiriyle hem de Katolik Kilisesi ile çekişiyor. Birisi bir yere kilise yapmış, diğeri yanı başına ayrı bir kilise yapmış, hepsi Hz.İsa'nın mucizelerinin gerçekleştiği esas mekanın kendi kilisesinin bulunduğu yerde olduğunu iddia ediyor. Türkiye'de, Selçuk Efes'te olduğu gibi Kudüs'te de Meryem Ana'nın evi ve kilisesi var. Son akşam yemeği kilisesi, Başkalaşım kilisesi, Yahuda'nın ihaneti kilisesi vb. Bir de çile yolu var ki Mel Gibson'un sansasyonel "Hz.İsa'nın Çilesi" filmine konu olan Çile Yolu.. Hıristiyan inancına göre çarmıha gerilmek üzere Hz.İsa'nın geçtiği güzergah üzerinde onlarca kutsal ziyaret yeri ve kilise var. Çoğu bakımsız ve harap. Bunun sebebi ise; Osmanlı Devleti'nin yıkılması ardından, Ortodoks ve Katolik kiliselerinin bu kiliseler üzerinde hak iddia etmiş olmasından dolayı süren davalar ve kiliselerin sit alanı olmasından dolayıymış. İsrail'de yaşayan Arap Hıristiyanlar da var, hem de sayıları da oldukça çok. Hıristiyanlar en kutsal mekanı ise; Hz.İsa'nın çarmıha gerildiğine inandıkları yer. Burada Roma Katolik, Rum Ortodoks ve Ermeni Ortodoks kiliseleri yan yana ve bu kutsal alanın etrafında çevrelenmişler. Osmanlı döneminde; bu kutsal mekanın anahtarı ise Hıristiyan mezhepler arasında kavga çıkmasın diye Müslümanlara verilmiş. Ama iki Müslüman aileye verilmiş ki, tek aileye verilirse oda kendini üstün görmesin diye ... Hala bu gelenek devam ediyor. Hıristiyanların en kutsal mekanına giriş anahtarı Müslümanlarda !!!

Hz. İsa'nın çarmıha gerildiğine inanılan yerde bir de taş var, dünyanın heryerinden turistler gelmişler; Çinli, Japon, İtalya, Fransız, Amerikan... ama Ruslar bir başkaydı ! Rus turistler yanlarında getirdikleri eşyaları taşa sürerek kutsallaştırıyorlar. Buzdolabı süsü magnetler, tesbihler, eşarplar, şapkalar, cüzdanlar, takılar bu taşın üzerine dökülüyor, iyice sürülüp dualarla tekrar çantaya dolduruluyor. Eşyalarını taşa sürerek onları iyice kutsuyorlardı Rus turistler...

Kudüs çarşısı ise bir başka güzel. Dar sokaklar, oryantal eşyalar, dini objeler, kumaşlar, baharatlar.. Hıristiyan, Müslüman, Yahudi dükkanları yan yana .. Müslüman dükkan sahipleri Türk dizilerinden bahsediyorlar bizim Türk olduğumuzu öğrenince, bir sıcak karşılama ve sevinç… biz de bol bol Müslüman Filistinlilere ait dükkanlardan alışveriş yapıyoruz.
Avrupa ve Amerika’da Yahudi karşıtlığı olarak kullanılan "Antisemitizm" kelimesinin içerisinde esasında Arap karşıtlığı da vardır. Yahudilik dinine, ırkına, kültürüne veya milletine karşı duyulan düşmanlık için; genel anlamda "Antisemitizm" kelimesi kullanılır. Her ne kadar etimolojisi antisemitizmin tüm Sami halklarına yönelik olabileceğini ima etse de, terim ortaya çıkışından itibaren sadece Yahudilere yönelik saldırganlığı belirtmek için kullanılmıştır. Samiler denilen Irk ile Ariler denilen ve kendilerini Evrimin Üstün Irkı olarak görev Germen Irkı kendilerini yüzyıllarca hor görmüş ve aşağılamış. Araplar’da Sami, Yahudiler’de Sami..
Bu iki akraba halk easında amca oğulları; kendilerini Hz.İbrahim’in iki oğlunun devamı olarak görüyorlar. Araplar Hz.İsmail’in soyu, Yahudiler ise Hz.İshak’ın soyundan geliyoruz diyorlar.
Antisemitizm yani Samilere karşı düşmanlığım en aşırı örnekleri ise hep Hıristiyan Avrupa ülkelerinde olmuştur; 1096'daki Birinci Haçlı Seferi, İspanyol Engizisyonu, Yahudilerin 1290'da İngiltere'den, 1492'de İspanya'dan ve 1497'de Portekiz'den kovulmaları ve Nazi Almanyası'nın gerçekleştirdiği Yahudi Soykırımı gösterilebilir.
 Ama "Antisemitizm" kelimesinin Semitik terimi; Arapları, Habeşleri, Arami ve Süryanileri hem de İbranileri, Yahudileri içine alan dil grubunu konuşanları tanımlamak için kullanılır. 1948 yılından beri yaşanan Müslüman ve Yahudi çatışmalarının en kısa sürede tamamen bitmesini diliyoruz.

Kudüs'teki üçüncü günümüzde Lut Gölü'ne gittik. Lut peygamberin Kutsal metinlerde geçen tarihini dinledik. Deniz seviyesinin 420 metre aşağısında tuz deryası gölde, suyun içinde sırt üstü uzanıp, batmadan gazete oluduk. Mineral zengini gölden elde edilen çamurlarla yapılan AHAVA kozmetik ürünleri fabrikasını gezdik. Firma sahibi Türk Yahudisi ve Türkçe konuşuyor ! Masada dağına teleferikler çıktık..  Filistin İdaresine bağlı yerlere de geçtik ki, etrafını duvarla çevirmişler, aklımıza Berlin Duvarı geldi üzüldük. Hz.İsa'nın doğduğuna inanılan Betlehem'de ki mağarayı gezdik. Hepsi çok güzeldi.
İsrail'deki dördüncü günümüzde Tiberias gölüne gittik. Bu göl kıyısında Kibbutz gezdik ki çok ilginçti. Kibbutz esasında bir çiftlik. Kurulma amacı ise; Avrupa'da sanat, edebiyat, ticaret gibi meslek sahibi Yahudilerin 19.yy sonunda bu bölgelere göç ettikten sonra çifçilik öğrenerek yaşamlarını sürdürmelerini sağlayan bir büyük sosyal proje. Detaylar ise çok şaşırtıcı; Rusya’daki Yahudi düşmanlığının artmasıyla 1880’lerde çoğunluğu Güney Rusya’dan olan 15.000 Yahudi İsrail’e göç etmişler. Bunlar çoğunlukla dindardı ve kendilerini Siyonist olarak görüyorlardı.  İki amaçları vardı, orda yaşamak ve çiftçilik yapmak ama çiftçilik hakkında fazla deneyimleri olmadığından ya bağışla veya Arapları çalıştırarak ayakta kalmaya çabalamışlar. 20. yüzyılın başlarında Avrupa'daki Yahudi düşmanlığının artmasıyla yeni göçler olmuş ve bu kişiler Kibbutzların ilk kurucularından olmuşlar. Joseph Baratz isimli bir Yahudi yanına dokuz erkek ve iki kadın alarak, 1909 yılında, sosyalizmden de esinlenerek Filistin’de Arap kasabası Umm Juni’de ilk kibbutzu kurmuş. Kibbutz felsefesi, hem Yahudi gelenekleri ve Yahudi dininin kurallarına göre, hem de sosyalist sistemin gereklerine göre bir yapı oluşturmaymış. İsrail'de günümüzde üç farklı kibbutz var, bunlar: Laik, ateist ve dindar kibbutzlardır. Dindar kibbutzların dışındaki, laik ve ateist kibbutzlar da Yahudi geleneklerinden kopmak istemediklerinden Şabat, Bar Mitzva gibi önemli dini kurallar yerine getiriyorlar ama genellikle Yahudi helal yemek kurallarına, yani Koşer kurallarına uymuyorlar (etleri Koşer olmasına rağmen; sütlü, etli aynı ortamda, aynı gereçlerle yapılıyor). Sosyalizm ve Siyonizmi pratik bir şekilde bir araya getiren Kibbutizm; İsrail'e özgün bir deney ve tarihte gelmiş geçmiş en büyük ortaklaşa toplum hareketlerinden birisi. Buraya dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan Yahudiler gençlik kampı progamında 3-5 aylık sürelerde katılmaya da geliyorlar. Sosyalist ve siyonizt eğitim verilen ilk zamanlardan günümüze bazı kurallar değişmiş, bazıları ise devam ediyor. Kibbutzlarda yaşayanlar yemekhanede beraber yemek yiyorlar, ortak banyo alanları var. Çocukları anne baba yerine yatılı kreş ve okula veriyorlar. Herkez çalışabildiği kadar çiftlikte çalışıyor; meyvecilik, çiftçilik, hayvancılık yapıyorlar. Herkez sadece ihtiyacı olan kadar tüketiyor, örnek sosyalist köyler. Kibbutz’lardan bazıları kazandıkları paraları biriktirip, büyük fonlar oluşturmayı da başarmış. Fakat bu fonların bir kısmı borsada yanlış yatırımlarla batmış ! Bu sebeple devlet bunlara tekrar para yardımı yapmış . Halkta; "paramızı bunlara nasıl verirsiniz? niye paralarını borsada riske atarak batırmışlar?" gibi yorumlarla tepki göstermiş. Bu sebeple son zamanlarda Kibbutz’lar eski popüleritesinde değilmiş. Buraları gezerken aklıma Lost dizisi geldi. O dizide de buna benzer hayat süren kişiler vardı. Meğer İsrail'deki Kibbutz'lardan ilham almışlar !

Tiberias yakınlarında Çerkes köyleri de var. Onlar da müslüman, Kafkasya’dan 1864 göçü sonrası Osmanlı tarafından bu bölgelere yerleştirilmişler.  Akdeniz kıyısındaki gezimizde, en güzel şehirlerden birisi de Hayfa idi. Hayfa'da Bahai bahçeleri şehrin sembolü olmuş. Burada güvenlik görevlisinin yanına gittiğinizde hangi dilde bilgi istediğinizi söyleyerek, ona göre broşür veriyorlar.
Yahudi iki görevli bana “Türkçe” broşür uzatınca; İsrail’deki ilk Türkçe yazılı dokümanı Bahai Bahçeleri’nde almak beni gerçekten şaşırttı

İsrail gezimizde Golan tepelerine de gittik. Dümdüz olabildiğince uzanan bir arazi. Suriye, Filistin ve İsrail arasındaki savaştan kalma problemli bölge. Başkent Tel Aviv ise modern bir şehir, Osmanlı tren istasyonu işlemiyor ama güzel turistik bir merkez olmuş.  Yafa semti çok tarihi ve Osmanlı eserleri ile dolu. Napolyon’un ordusu şehri 19.yy'da yıkmış ama Osmanlı tekrar inşa etmiş. Hafya şehri, Akka kalesi ve Yafa yine gezimizde sayfalarca anlatılabilecek yerlerdi...

İsrail; Filistin Otoritesine bağlı bölgeler, Kudüs, Lut Gölü, Tiberias Gölü, Akka, Hayfa, Yafa ... Buraların tarihi, kültürü ; bir deniz ise, benim bu yazım ancak bu denizin bir damlası olabilir. İsrail'e dünyanın birçok ülkesinden binlerce turist geliyor, en iyisi siz de buraları kendiniz gezip görün...


Kansav Arslan 2012

2015 Yılı Notu: Filistin BM'ye henüz tam üye olamasa da 2015'te bu yolda önemli bir adım olan "Üye olmayan gözlemci devlet" statüsünü elde etti. Bu statü sayesinde Filistin bayrağı BM'de göndere çekildi. Hali hazırda İsrail, 27 bin kilometrekarelik tarihi Filistin topraklarının yüzde 85'ine el koymuş durumda. Filistinliler ise bu alanın sadece yüzde 15'ini kullanabiliyor. 2015 yılında, İsrail hükümeti hala Filistin hükümeti ile uzlaşmaya yanaşmıyor. A.B.D.'nin engellemeleri sebebiyle Filistin hala tam bağımsız bir devlet kuramıyor ve Filistin vatandaşları mecburen İsrail pasaportu ile seyahat edebiliyorlar.